Niğde İli'nin en eski adının Nahita ya da Nakita olduğu öne sürülmektedir. Bu ada ilk kez İbn Bibi'de rastlanmıştır.
Eski CHP Niğde Milletvekili Dr. Avram Galanti ise Niğde kitabında:“Niğde’nin en eski ismi Anahita’dır. Anahita, bir ilahenin ismidir ki, kameri ve bereketi temsil eder” demektedir.
Nakida adı kimi zaman Nekide olarak da kullanılmış, 14. yüzyılda aynı sözcük Arap harfleriyle Nîkde okunacak biçimde yazılmıştır. Cumhuriyet'ten sonra bu ad, Niğde'ye dönüştürülmüştür.
Yaklaşık 10.000 yıllık bir tarihi geçmişe sahip olan Niğde’de yapılan arkeolojik araştırmalar, Paleolitik Çağ’a değin uzanan buluntular vermiştir.[4] Yazılı tarih döneminde ise Niğde’de sırasıyla: Asur Ticaret Kolonileri, Hititler, Tabal Geç Hitit Devleti, Frigyalılar, Persler, Makedonya Krallıgı, Kapadokya Krallığı, Romalılar, Bizans İmparatorluğu, Anadolu Selçuklu Devleti, Eretna Beyligi, Karamanoğulları Beyliği ve Osmanlı Devleti hüküm sürmüştür. Niğde, Osmanlı hâkimiyetine 1470 yılında girmiştir.
Ekonomi
Niğde ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Özellikle elma, patates, şeker pancarı üretimi ile ön plana çıkan tarım faaliyetlerinin yanı sıra ; halı, şeker, meyve suyu, un, çimento ve kimya sanayilerinin önemli bir bölümü Niğde ilinde mevcuttur.
Turizm
Niğde doğal güzellikleri, kültürel varlıkları ve termal kaynakları ile turizm açısından önemli cazibelere sahiptir. Günümüzden itibaren 10 bin yıllık kesintisiz bir yerleşim merkezi olan Nigde'de bu süreç içinde Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı döneminden günümüze ulaşmış birçok tarihi eser mevcuttur.
Roma döneminden günümüze ulaşan en önemli tarihi eserler Roma havuzu ve o havuzun suyunu eski kent merkezi olan Kemerhisar’a (Tyana) taşıyan su kemerleridir.
Bizans döneminden günümüze ulaşan en önemli kültür varlığı Gümüşler Manastırıdır. Selçuklu döneminden ise günümüze ulaşan en özenli tarihi eserler arasında Alâeddin Camii , Sungurbey Camii, Ak Medrese ve Hüdavent Hatun türbesini sayabiliriz. Osmanlı dönemi eserleri arasında en önemli kültür varlığı büyük Türk şairi Faruk Nafiz Çamlıbel’in “Han Duvarları” şiirinin esin kaynağı Ulukışla Öküz Mehmet Paşa kervansarayıdır.